27 Haziran 2014 Cuma



Selam Ta-Tu-Ta:)
Ta-Tu-Ta ne demek derseniz?

Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği, bu kez içinde bulunduğumuz dönemin acil çözüm bekleyen bir çok sorununa aynı anda çözüm getiren bir projesi: “Ekolojik Çiftliklerde Tarım Turizmi ve Gönüllü Bilgi ve Tecrübe Takası”. Yani Tarım-Turizm-Takas

 2004 yılında başlayan proje Ta-Tu-Ta ile ister çiftliklere konuk olabiliyorsunuz, isterseniz de gönüllü olarak çiftliklerde çalışabiliyorsunuz. Sadece Türkiye değil, yurt dışından da başvurular alınıyor. Böylelikle tatil yaparken, ekolojik hayata katkıda bulunmuş oluyorsunuz.
Projenin başında göller yöresi ve Antalya-Çıralıdan seçilen ekolojik çiftliklerin sayısı git gider artmış.. Karadeniz, Akdeniz, Ege ve Marmara bölgesi başta olmak üzere İç Anadolu ve Doğu Anadolu'nun çeşitli yerlerinde çiftlikler de eklenmiş.

 Öncelikle Buğday Derneği'ne üye oluyorsunuz, Buğday Derneğinin üyeliği birçok yerde avantaj sağlıyor size.
tatuta.org  ile aynı mail adresi ile üye olduğunuzda Buğday Derneği üyeliğiniz geçerli oluyor. Böylelikle tatuta.org adresınde çiftliklerin ayrıntılı bilgilerini içeren ekran açılıyor.



Sizi tanıtan profilinizi tamamladıktan sonra istediğiniz çiftliğe başvurabılıyorsunuz. Çiftlik sahipleri birkaç gün içinde size geri dönüş yapıyorlar. Böylelikle tarihler ve detaylar konuşulmaya başlıyor:)

Bende aynı, bu süreçleri tamamladım. Çiftlik başvurularımı yaptım. Bazı çiftliklerle görüştüm bile:)

Bakalım hangi çiftlikte Ta-Tu-Ta diye güne uyanıcam:)


22 Haziran 2014 Pazar

Umut etmek ne de güzeldir.İnsana güç verir ayakta tutar. Dimdik tıtar. Umudu olmayan insan ölür yaşayamaz. Yaşasa da ölüden farkı yoktur. Beklentisi yoktur. Hayali yoktur. Tutunacak dalı yoktur. Hep bir umutla bakarız hayata. Getirdiği zorlukların üstesinden de o tılsımlı duygu ile geliriz. Gözümüz ufuklarda beklerız güzel günleri. 
Hatırlıyorum da küçükken çocuğumun adını Umut koymak isterdim. Umut aydınlık gelir bana, güneşi anımsatır, rengarek  çiçekleri, pırıl pırıl insanları, geleceği. "Gençlerden umutluyuz." derdi öğretmenimiz. Kendimi umut olarak görürdüm. Sonra annemle babamın gözünde görürdüm bana dair umutlarını. İyi ahlaklı, vicdanlı, dürüst, sevgi dolu, mutlu huzur bir çocuk olamamı umut ederlerdi. 
Bazen, bazı hain anlar gider umut. Bir bakmışınız isyan, feryat figan. Yalnızsınız. Tek başınıza onca kalabalığın içinde.Çırılçıplak.Yalnız. Kimsesiz atılan adımlar, artık atılamaz olmuştur. Son bir gayret içimizden çağırdığımız yine umuttur.
Kısaca sevgisiz, mutsuz ve umutsuz bu dünya da yaşamak, yaşamam imkansiz. Umut hep bizimle olsun,bizi asla bırakmasın.
Elbise: Bodrum Toprak Butik, Ceket: ortaokuldan:), Gözlük Beşiktaş, Ayakkabı : Koton, Bilezikler: Mango

21 Haziran 2014 Cumartesi


Koskocaman 2 dönemi bitirdik, karneleri verdik, teslim etmemiz gereken evrakların yarısını tamamladık. Kısa bir mola verme zamanı deyip, Sarıyer, Demirciköy'de Dalia Beach'te tüm öğretmenler ile harika bir kahvaltı ettik. Mis gibi deniz, orman,çam  kokusu, alabildiğine yeşil, mavi...Alabildiğine zıpırlık, kahkaha ve fotoğraf çekimi:)
Böyle enerji dolu bir günde ben enerjikimmm kii diye bağıran renkleri tercih ettim. Kırmızı, turuncu ve sarı:) Hep rahat hem de sportif şıklık ile harika bir gün geçirdim:)


 Elbise ve ayakkabı : Mudo, Çanta: Mango, Gözlük : Ray-ban


19 Haziran 2014 Perşembe

DİKKAT DİKKAT  Şimdi okuyacağınız yazıda 9 tane fotoğraf ve her fotoğrafta 2 tane ben olmakla 18  tane ben yani SEZGİ bulunmaktadir. Eğer 18 tane beni görmek istemezseniz,sağ üstteki x tuşuna basışlar serbest :)
 Bir ben var bende, benden içeri....demiş Yunus Emre. Bir ben varsam eğer madden, dokunulan, görülen bir de görülmeyen sadece bana görünen, sayısız ben var. Her ben de benim yansımam, hayatın bana yansıması adeta.
Sanki ben küssem, kızsam şu dünya evi işlere..Önce ben sonra hayat herkes bana kızıyormuş gibi hissediyorum.
Sonra bakıyorum taaaaa uzaklarda biri bana selam çakıyor. Ahoy Sez diye :) Tüm neşem yerine geliyor. Sarı sarı, kırmızı kırmızı, yer gök yerinde...
Şaşırıyorum tabii. O kadar çok şaşırıyorum kİ ağzım 5 karış açık bakıyorum hayata. Nasıl yani? O mu? Ona mı? Bana mı? Neden ki? Hiç mi düşünmedi? Hiç mi empatisi yok ?
,
Başımı yaslarım en değerli, en kıymetli kişiye yani bana, kendime ,Sez'e. Neden böyle oldu?, Keşkeler, Ah sen ben lere, takılmadan vardır bir sebebi derim, geçerim.


N'yapalım madem? Hayatında bu yüzünü, bu cümleleri duymak görmek hissetmek te varmış deyip ufuklara bakarım. Yepyeni bir gecenin habercisidir ufuk çizgileri.
Benim doğduğum köylerde,
Buğday tarlaları yoktu,
Dağıt saçları bebek,
Savur saçlarını...
Cahit KÜLEBİ'nin dediği gibi yenilikler, yepyeni insanlar, kurulan taze diyologlar,hikayeler ile unutulur gider kızgınlıklar, küskünlükler..
Kocamanda öptün mü şu hayatı gıdısından
senden, benden güzeli, mutlusu yok bu hayatta :)

Kazak, Tayt, Kaban : Mudo, Ayakkabı : süperga

16 Haziran 2014 Pazartesi


Geçenlerde şu şeftaliyi kıskandım durdum.Evet evet meyve olan şeftaliyi. Hem sarıdan kırmızıya geçen renklerinden  hem de başta tatlı, çekirdeğine doğru gittikçe ekşiyen tadından dolayı. Nasıl bu kadar çok şeyi barındırabiliyordu içinde? Sonra bir anda bitkilerin hayattaki sembollerini yazan kitabımın "Ş" harfini ararken buldum kendimi. Dünya'ya Çin'den yayıldığı düşünülen şeftalinin sembolü uzun yaşam ve ölümsüzlükmüş. Al sana kıskanmak için bir sebep daha.

 
Şeftali gibi olamasam da  şeftali desenli gömleğimle bir şeftaliyi andırabilirim.Yaşasın!!! Gömleğimin sembolüne uyarak, uzun yaşamının sırlarından biri olan doğa yakın olmak adına aldim kitabı kendimi bıraktım çimlere. Toprağa bastım, çimleri tenimde hissettim, minik karıncaları bacağımda, elimde yakaladım, Ara sıra sayfa aralarında şeftalimden ısırıklar aldım.


                                   Bir şeftali gibi olamazsam da şeftali felsefesiyle  yaşayabilirim.
                                                         Yaşasın Şeftali :)

Gömlek: Choise, Kot Şort: Mavi, Ayakkabı: Mudo, Şapka: ben tasarladım( hatta 2008 yılında bu şapkla ile ödül almıştım) 

3 Haziran 2014 Salı


Korku, bir belirsizlik karşısında tehdit algısı ile tetiklenen rahatsız edici ve olumsuz bir histir.Korku belirli bir ağrı veya tehdit olarak algılanan bir tehdit sonucunda, uyarıcı bir tepki olarak ortaya çıkan yaşamsal bir mekanizmadır.Herkes bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde çeşitli korkulara kapılabilir.Korku kişide, herhangi bir belirli türde duygusal durum veya anlık bir dış tehdit oluşmadan meydana geldiği takdirde,anksiyete olarak ayırt edilmelidir. Anksiyete veya endişe, canlılarca deneyimlenen kaygı, korku, gerilim, sıkıntı halidir. Nedeni belli olmayan tedirginlik hali olarak ta açıklanabilir.

Korku ile el sıkışmamız küçükken annemin hayvanlardan ürkmesiyle bizi koruma kalkanına almasına denk gelir. Sürekli yoldan geçen kedi köpekten ürkme halindeydik. Sonra, bir ara bastırdığım korkumu evimize aldığımız kuşun parmağımı ısırmasıyla ile tekrardan açığa vurdum. Böylelikle hiç gitmeyen, hep benimle olan bir hisse sahip oldum.   

Olgunlaşıp, düşüncelerimle hayatıma hakim oldukça artık korkularımı yenmeye başladım ya da başlamaya çalıştım.Aslında okudum da Korku ve Anksiyete arasında gidip geldim. En sonunda harekete geçip (hala bir güvercini elime alamazsam da) insanlık için küçük, benim için büyük bir adım attım.:))))) Artık sorunsuz ve sakin ve enşisesiz bir şekilde altın tüylü birer leydi, birer beyfendi gibi davranan Golden'larla bir arada durabiliyorum:) Onları seviyorum,dokunabiliyorum. Hatta bakarsanız çimdik bile atıyorum galiba :))))

2 Haziran 2014 Pazartesi



Başınıza gelecekleri tahmin etmeden yapılan "kaça-lım" eyleminin sonuçları her zaman bir mercan gibi sır, bir mavi gibi sonsuz ve bir sarı gibi sevimli olmayabilir. Büyük yağmurlar, çıkmaz sokaklar, kesilen elektrikler sizin peşinizi bırakmayabilir benden söylemesi:)

elbise. Turgutreis-toprak
ayakkabı: keds