Yazmak, tarih düşmek... Kendimi bildim bileli benimle.
Küçüklüğümden bu yana günlüklerimi okur, kah güler, kah derin derin düşürüm.
Tek bir günlüğüm de yoktur. Defter hastası olduğum için, çeşitli defterlere anılar yazmak beni bölmez, daha çok yazmamı sağlar.
Aylar önce Kadıköy'den vapura binmek için giderken, yolu değiştirip aniden sahaflardan bu defter ve bir kalem alıp, denize karşı o anki duygularımı ve yaşadıklarımı yazmam gibi.
Ne zaman, ne ile karşılacağınız belli olmayan bir dünyada yaşıyoruz.
Bu durumu zaman zaman unutsam da yazdıklarım bana yardımcı oluyor.
Hayatın stabil olmayan yapısını 28yaşımda kabul ettiim sanırım.
Hayatın boyunca görmem dediğin bir kız grubuna, benden habersiz, benimle ilgili, benim bile bilmediğim muhabbetlerin yapılması ve hiç tahmin etmediğin yollardan bu konuşmaların seni bulması...
Ya da
zamanında kendine kattığın değerlerin, aldığın senin sıradan gördüğün eğitimlerin sana yepyeni kapılar açması..
Ya da
Çok zor durumdayken bir anda işlerin hiç umulmayan bir kişi/kurum tarafından halledilmesi..
Bunlar hep hayatın değişen ve artık şaşırılmaması gereken dengesi...
Bu durumlar karşısında bize düşen, payımıza düşeni yazmak..
Bazen durumla ilgili tarih düşer ve tek bir cümle yazarsın.
2 Şubat 2014 / Meğer biz Yeni Çiftlik'ten Ereğli'ye kadar gidememişiz. 29 Aralık 2012/ İki dost arasında paylaşım sadece "dost" kelimesi ile sınırlıysa... gibi.. Yıllar,aylar geçip okudukça, yazmanın ne büyük bir buluş olduğunu düşünürsün.
Kaydol:
Kayıt Yorumları
(
Atom
)
Ne çok benziyoruz :)) yazmak ,defterler,kalemler vs.. en mutlu olduğum şeyler. Zaten o yüzden değil mi blog yazmamız :) sevgiler.
YanıtlaSil