30 Temmuz 2012 Pazartesi

Kaçamak: Kınalıada

2 yorum :
 


Sürekli erteleme halinde olup, yıllardır "Adalara gidiyoooz" diye milleti toplayıp sonra işim çıktı diye aradan sıvışan biri olarak, buzdolabındaki kocaman ERTELEME yazısını da görünce "Kınalı'ya gidiyoooz" dedik. Bozuk bir Türkçe ile :))))



İyi de Kınalı'da ne yenir ne içilir? ne yapılır? diye araştırırken yapılacak çok bir şeyin olmadığını ama buna dair de hiç yazı yazılmadığını fark ettim. Forumlardan da bir parçacık bilgi alınca dedim gidip göreceğiz ve yazacağım:)))

Öncelikle şehir hatlarından Kabataş- Kınalıada seferlerinden kendimize uygun bir saat seçtik. Sırt çantamızla düştük yollara. Cihangir manzarasına el sallayarak İstanbul'dan uzaklaştık. 



Kınalı'ya 45-60 dakika gibi bir sürede vardık. Hafta içi gittiğimiz için vapur tahmin ettiğimiz kadar kalabalık değildi. Hafta sonu çok kalabalık oluyormuş. Gülmeyin!:) İlk defa gidiyorum adaya :P Her detayı vermek istiyorum.
Adaya indiğimiz gibi iskelenin sağında ve solunda yer alan plajları tavsiye etmiyorum. Pek iyi görüntüler görmedi bu gözler benden söylemesi :))) Dayanamadım hemen söylemek istedim:)


İskelenin karşısında, Bahar Pastanesi' nin süslü külahları sizleri karşılıyor. Tabii biz dondurma yemedik. Öncelikle çalışanlarla adaya dair aldığım notlar hakkında kısa bir sohbet ettik. Dondurma yemeye geleceğimize dair söz vererek ayrıldık.

Biz adanın arkasında bulunan Ayazma Plajına gideceğimiz için adanın sağından yürümeye başladık. Herhangi bir araç olmadığı için tabana kuvvet:) İskeleden adanın arkasındaki plaj 20 dakikalık bir mesafede.


Adanın eski kartpostallarında bile görülen ikiz Sirakyan Evleri 20 YY.'da İzon Sirakyan tarafından yapılmış. Adanın mimari güzellikteki tek evleri. Günümüzde bu evlerde Güleyüz ve Arslanyan aileleri oturmaktaymış. Evler 11 odalı olup kocaman bir avlu üzerine kuruluymuş. İçini çok merak ettim ne yalan söyleyeyim:) 



Adanın sağına doğru yürüyüşümüz devam ederken ilginç mimarisi ile Kınalıada Camii ile karşılaşıyoruz. Menderes zamanında halk ibadet için camii isteyince Karaköy'de yerinden sökülen camiinin monte edilmesine karar verilir. Fakat parçaların adaya getirilirken Marmaranın sularına düşmesiyle bu karar gerçekleşememiş. 1964 yılında Camii Derneği Turhan Uyaroğlu ve Başar Acarlı mimarlara Kınalıada Camii yaptırılmış.


Camiinin önünden dümdüz ilerlerken bol ağaçlı yoldan geçip sol tarafta büyük bir futbol sahası göreceksiniz. Sağ tarafta da Teos diye bir plaj-resturant vardı ama içeriği hakkında bir bilgim yok. Araştırmalarıma göre Greek müziği yapan, deniz kenarı, etleri güzel resturantmış ama gidip ilk elden pardon ağızdan denemek gerek :)
Futbol sahasının da bulunduğu meydan jarden meydanıymış. Bu meydan adını eskilerde çok meşhur olan şimdilerde de hizmet veren Gazino Jarden'den almış.

Adanın sağından ilerlemeye devam ediyoruz. Bizim gideceğimiz plaj adanın arkasındaki Ayazma Plajı. Biraz yürümek gerekiyor o yüzden. Tabana kuvvet dedimdi :) (Bozuk Türkçe de dedimdi:))

Adanın bir diğer plajı da Kumluk. İskeleden tekneyle servisleri var. 

(arkadaşlarımı kızdırmak için yapmıştım, sizi değil :)
Uzun bir yürüyüş sonunda plajımıza ulaşıyoruz:))))) İşte aranılan, özlenen deniz kum güneş üçlüsü :)))

Deniz suyu gayet güzel ve temizdi. Yapılan arastirmalara göre adanın iyi kalitede suyu varmış.Tabii ne kadar güvenilir ki? Neresi temiz neresi kirli, muamma :(

Sadece şezlongta uzanmak bile yorgunluktan, gereksiz düşüncelerden,  İstanbul'un kalabalığından uzaklaşmak için yeterli oluyor. Plajımızın adanın arkasında oluşunun güzel bir yanı da İstanbul'u GÖRMÜYORSUNUZ :) Kendinizi ister Bozcaada'da ister Bodrum'da ister Dalaman'nın koylarında hayal ediyorsunuz. Hayal gücünüze kalmış:)))


Güneş enerjimizi alınca dayanamadık plajımızın mutfağında karnımızı doyurduk. İlgilerini, ikramlarını pek beğendik:) Annemin dediği gibi tatilde çok da rahat aranmaz:)
 Twitter'dan İnstagramlı ses veriyorduk:)



Güneşimizden D vitaminini alıp, karnımızı doyurup, yaramazlıklarımızı da yapınca artık burada yapacak bir şey kalmadı deyip, hoppp bir anda çıka gelen servisle (meğer plajın servisi varmış) İskele Meydanına gittik:)))


Bahar Pastanesi'nde oturup süslü külahlarda dondurmamızı ve karadeniz çayımızı mideye hüpletip başladık adada kısa turlara...



Saatlerimiz pardon ada saati (tatildeyken saat takılmaz:)) vapurun gelişini haber verdiğinde önce kim binerse kurallarıyla vapurumuza bindik. Martılar eşliğinde, iyot sarhoşuyla Bodrum'dan istanbul'a geliyoruz muhamelesi yaptık kendimize:))) 


Kınalıada genel hatlarıyla sakin, huzurlu, temiz bir yer. Temizliği sanırım faytonların olmayışından dolayı. İstanbul'un yorgunluğundan kaçmak adına yapılacak kaçamaklar için güzel bir tercih.
Gezip, görüp, dağları tırmanıp, Müze Kartının hakkını verip, muzda devrilip de odanıza gelince dört parça uyumak istiyorsanız, burası orası değil :)))
Benden söylemesi;)))))
(Martıyı besleyen kız bende değilim, ama keşke olabilsem :/)


2 yorum :

yorumlarınız